Sanırım çağımızın en büyük sorunlarından biri de gençlerle iletişimin zorluğu yani iletişim sorunudur. Ya da iletişimsizliğimiz de diyebiliriz. Günümüz gençlerinde tahammül zayıflığı söz konusu.
Birbirimizi anlamakta güçlük çektiğimiz için tahammül edemiyoruz. Tahammül edemediğimiz, anlamadığımız için de aramıza bir mesafe giriyor. Birbirimize ulaşmakta güçlük çekiyoruz.
Aynı evi paylaştığımız, aynı sofrada yemek yediğimiz, aynı havayı soluduğumuz yeni neslin gençlerine ulaşamıyoruz. Nasihat onlara, ‘özel hayata müdahale ediliyor’ algısı oluşturuyor. Daha özgür olma çabası içinde anne – baba sözü dinlenilmeye değer görülmüyor. Elbette her genç için bu böyledir denemez lakin geneli için bu sorun söz konusu.
Ergenlerle İletişim
Sosyal medyanın bu sorunu hızlıca yaydığını düşünenlerdenim. Bu sosyal platformlarda gençler birbirlerine özeniyorlar. Adeta birbirlerini gaza getiriyorlar. Özendikleri hayat Batıya yönelik oluyor. Onlar gibi giyinmek, onlar gibi yaşamak ve onların konuşma üslubu…
Öyle ki bizim Anadolu kültürümüzle çakışıyor. Kendi hayatlarından uzak bir yaşantıyı kendi hayatlarıymış gibi gösteriyorlar, sadece ‘ben de senin gibiyim’ diyebilmek için. Sanırım aileden uzaklaşınca bir gruba, bir ortama dahil olma isteği uğruna yapılıyor bunlar. Oysa herkes özel, herkesin hayatı farklıdır. Başkasına benzeme uğruna yapılan eylemler sadece kısa süreli mutluluklar getirecektir.
Gençlerle iletişimin zorluğu sorununu en çok annelerin ve babaların yaşadığı bir gerçek. Özellikle Anadolu kültüründe yetişmiş ebeveynler evlatlarından da kendi annelerine ve babalarına gösterdikleri saygıyı ve muhabbeti bekliyorlar. Çağ atlarken her şeyin değiştiği gibi elbette bu muhabbet de değişiyor.
” Rabbin hoşnutluğu, anne – babanın hoşnutluğundadır. Rabbin öfkesi de anne- babanın öfkesindedir.” (Tirmizî, Birr, 3.) Bu hadis-i şerifi zihinlerimize kazısak ve tüm yaşantımızda bu hadis-i şerife uygun hareket etsek, sahte yaşantılara da mutluluğu dışarıda aramaya da gerek kalmayacak aslında.
Çünkü bereket de huzur da mutluluk da onu herkesten çok düşünen anne – baba rızasına uygun yaşayanlardadır. Oysa “Bu hayat benim hayatım” diyebilme özgürlüğü uğruna kırılan onca anne – baba gönlü var ki!
Gençlerle İletişimde Ebeveynlerin Rolü
Kendini yanlış ifade eden anne-babalar bile evlatlarının iyiliğini isterler. Aslında annelerin ve babaların tek derdi evlatlarını çağın kötülüklerinden korumakken yanlış anlaşılıyor, “Özel hayata müdahale ediyorsunuz” suçlamasıyla baş başa kalıyorlar.
Gençlerle iletişim halindeyken onların dünyaya ilk adım attığı hallerini akıldan çıkarmamak gerek aslında. Hani bebekler yürümeye başladığında yere düşerler, başlarını bir yerlere çarparlar…
Yürümeye başladığı zamanlarda düştüklerinde -her ne kadar bizim de canımız yansa da içimiz gitse de- nasıl ki onları bir yere bağlamıyor, sadece düştüklerinde kendilerine vereceği zararı minimuma indiriyorsak, büyüdüğü zaman da uyguladığımız yöntem bu olmalı aslında.
Yürümeyi düşe kalka öğrendikleri gibi hayatı da bazen canları yanarak öğreneceklerdir. Fazla iyimserlikten fazla müdahale onları bizden uzaklaştıracak ve belki de bizim hiç onaylamadığımız bir hayatı benimsemelerine sebep olacaktır.
Anne – baba olarak üzerimize düşen vazife yılmamak ama çocuklarımızın sahibi gibi de davranmamak. Bizler emaneti, emanetin sahibine en güzel şekilde hazırlamakla mükellefiz aslında.
Gençlerle iletişimin zorluğu sorunlarından biri de aslında sevgisizliktir. Her insan sevildiğini hissetmek ister, yaşı ne kadar ilerlerse ilerlesin. Sevilenin güzelleştiğine inanarak söylüyorum bunu ve her şeyin sevgiyle, hoşgörüyle güzelleşeceğine inanıyorum.
Yeni neslin gençleriyle iletişim, etkileşim halindeyken sevgimizi göstermede cimri olmayalım. Ev ortamı onlara sadece yapacaklarını söylediğimiz yer olmasın. En mutlu en huzurlu oldukları yer olsun. Onları anlamaya gayret edelim. Sevdiğimizi hissettirelim ki onlara zarar verecek olan her şey minimuma insin. Aile içi iletişim kanallarını her zaman açık tutalım vesselam.