Öncelikle herkes şunu bilmek zorundadır. Haklılık kadar egoyu güçlü kılan başka hiç bir şey yoktur. Tek önemli olan bak ben, benim dediğim doğru, ben haklıyım diyebilmektir. Ve maalesef ki bu ego hiç bir zaman tek taraflı işlemez. Karşılıklı olarak bulutlar yükselir ve bir facianın eşiğindeyizdir.
Haklı olmak mı mutlu olmak mı? Dediğimiz zaman kesinlikle herkes mutlu olmak diyecektir. Peki neden hepimiz tüm tartışmalarımızda haklı olduğumuzu savunuruz?
Unutmayın ki sizin haklı olmanız başkasının haksız olması anlamına gelecektir. Ego sürekli işler ve kendi haklılıkları ile uğraşır. Herkes haklı olmayı ister, bir sorunun, bir problemin, bir tartışmanın kazananı olmak ister kendi ile gururlanır. Keyif alır, tatmin olur başkalarının hatalarını yüzüne vurdukça başı göğe erer, omuzları dikleşir. Haklılık insanı mutlu eder. Eder mi peki?
Evet kesinlikle eder sen haklı oldukça kendini tatmin edersin. Fakat haklı olmak ile haklı olmak arasında çok ince bir çizgi vardır. Gerçekten haklı mısın yoksa haksız olup ta kendini haklı sananlardan mısın?
İlgili Yazı: En kötü düşmanınız egonuz, içinizdeki düşman ego adlı yazımıza BURADAN ulaşabilirsiniz
Gerek özel gerekse iş hayatında haklı olmak aslında çok doğal bir istektir. Fakat sürekli haklı çıkmaya çalışmak büyük bir egonun işaretçisidir. Sürekli öne çıkan haklılık isteği karşındakini ezerek özgüvenini arttırma, üstünlük ve bencilik çabasından başka bir şey değildir. Siz bunu yaparken farkında olmadan karşınızdakinin üzerinde psikolojik açıdan saldırgan tavırlar gösterirsiniz.
Peki diyebilir misiniz?
En büyük şehir efsanelerinden biride haklılık peşinde koşanların gerçek mutluluğu yakaladığıdır. Bırakın mutluluğu kendini kanıtlama çabası içerisinde yorulup yıpranacaktır. Hem iş hem de sosyal hayatında çevresindeki kişiler ile olan ilişkilerini yıpratıp zarar vererek huzuru bulmakta zorlanabilirler. Elde etmiş oldukları üstünlük anlık mutluluklar sağlarken zirvede tek başına dolaşma olasılığını yükseltir.
Dört soruda haklılık takıntınız var mı? Birlikte değerlendirelim.
1 – Karşınızdaki kişi ile fikirlerini uyuşmadığı taktirde susabilir misiniz? Veya susmak yerine yanlış olduğunu kişinin yüzüne vurarak onun hatasını düzeltme ona yanlış olduğunu gösterme ihtiyacı mı hissedersiniz?
2- Karşınızdaki ile ayrı fikirlerde olduğunuz zaman “Sana Katılmıyorum” diyerek çekilir misiniz? Yoksa katılmadığınız konuyu irdeleyerek onu karşınızdakine kabul ettirene kadar çaba mı sarf edersiniz?
3- Her hangi bir iş sizin söylediğiniz gibi mi olur? Yoksa o iş hiç olmaz mı?
4- Yapılması gereken iş yapıldığında sizin istediğiniz yol gerçekleşmediği için o işin yapılmasını takdir mi edersiniz? Yoksa izlenilen yol için sadece doğruyu göstermek yerine bu şekilde olacaktı diye ısrar mı edersiniz?
Sorulara cevap verirken muhtemelen takıntılı mısınız, değil misiniz anlayacaksınız? İçinizde hep haklı çıkma duygusu varsa ve bu konuda takıntılı iseniz hem kendi hem karşınızdakilerin iç huzuruna zarar veriyorsunuz demektir. Bu yolda bazı şeyleri oluruna bırakmak en akıllıca davranış olacaktır. Gerek iş gerek se özel hayatınızda mutlaka anlaşmazlıklarınız olacaktır. Bazen çekilip bir kenara oturmak haklı olsanız bile karşınızdakini yargılamamak, haksızlığı ile baş başa bırakıp kendi hatasını kendisinin görmesini sağlamak en doğru yöntemdir.
Siz % 100 haklı olabilirsiniz fakat karşınızdakinin haksızlığını yüzüne vurdukça onu mutsuz edecek onun mutsuzluğu dolaylı yoldan size yansıyacak ve sonunda mutsuz olan yine siz olacaksınız. Rol yapmadan sosyal hayatta dahi profesyonel davranmak size mutluluğu getirecektir.
Peki siz haklı olmayı mı, mutlu olmayı mı tercih edersiniz?