Neden gıdıklanıyoruz? Hazırlıklı veya değil fark etmeksizin vücudumuzun belli yerlerine temas ile beraber gıdıklanma hissi oluşur. Peki Gıdıklanma nedir? İnsanlar neden gıdıklanır sizler için araştırdık.
Bu durum aslında bir savunma mekanizması olabilir. Bir şeyin bize dokunduğu hissini verir. Bu yılan, örümcek vs. böylelikle bir uyarılma ve akabinde savunma gelişebilir.
Gıdıklanma Hakkında Bilgiler
Gıdıklanma Nedir?
Neden gıdıklanıyoruz? Sinir ağlarının uyarılması ile beraber beyin tarafından oluşturulan ürperme, gülme ve huylanma gıdıklanma olarak tarif edilmektedir. Vücudun değişik bölgelerinde meydana gelir. İnsanların büyük bir çoğunluğu gıdıklanma etkisini büyük oranda hisseder. Genelde karın bölgesinin yan kısımları, ayakaltı ya da koltuk altı gibi bölümler bu konuda daha hassastır.
İki tip gıdıklama bulunmaktadır. Birisi Knismesis denilen hafif, hoş bir türde gıdıklanmadır. Hafif hareketlerden kaynaklanan bir his olup birisinin parmaklarını derinizin üzerinde hafifçe gezdirmesi gibidir. Özellikle hassas olan deri yerlerinde kendini belli eder. Kaşındırıcı ve uyarıcı etkisi olup kendi kendimize yapabiliriz.
İkincisi ise Gargalesis olarak adlandırılan ve diğerinden daha ağır olan gıdıklanmadır. Vücudumuzun kolayca incinir bölgelerinde ayaklar, karın ve koltukaltı gibi yoğun bir hareketin ile ortaya çıkmaktadır. Knismesisin tersine bu gıdıklamayı kendi kendinize yapamayız. Bu gıdıklanma ile buraları tehlikelere karşı koruyabilmemizi tetikleyen bir mekanizma oluşur.
Gıdıklanma beynimizin bir ürünüdür. Derimizin altında binlerce sinir vardır. Bu sinirler bir dokunuş ile uyarılarak beynimize mesaj gönderirler. Hafif ve gıdıklayıcı bir dokunuş ile basıncı analiz ederken bir yandan da güzel hisleri gönderir. Bu iki his bir arada olunca bize gıdıklanma hissini oluştururlar.
Gıdıklanınca Neden Güleriz?
İşin ilginç yanı böyle bir duruma neden güleriz? Evet gıdıklanmak vücudun bir tepkisi ise; neden gülüyoruz? Zira komik bir durum değil. Almanya’daki bir üniversitede yapılan araştırmada gıdıklamaya neden olan gülme ile komik bir şeye gülmenin farklı bir beyin işleminin sonucu olduğu ortaya koymuştur.
Yani gıdıklandığımız zaman hipotalamus aktifleşir ve miyelinsiz sinir liflerimiz uyarılır ve bu uyarı gülme olarak ortaya çıkmaktadır. Başka bir soru ile devam edelim.
Neden Kendimizi Gıdaklayamayız?
Kendimizi gıdıkladığımızda uyarı sistemi teorisi daha mantıklı olmaktadır. Zira beyin hareketi ve neticesini önce biliyor ve bunun korku ya da tehlike olmadığının farkına vararak hazırlıklı halde bulunuyor. Bu durumda beynimiz kendi gıdıklamamızı bir tehdit olarak algılamıyor ve beynimizdeki acı beklentisindeki kısım aktif hale gelmiyor.
Gıdıklanma Nasıl Geçer
Bazı insanlar gıdıklamaktan korkarken bazıları ise bunu zevk için yapar. Bazen gıdıklandığınızda şayet sert bir şekilde gıdıklanırsanız gülme hissi yerini acıya bırakabilir. Ayrıca gıdıklanmanın bir nedeni de gıdıklanınca başımıza ne geleceğini bilemememizmiş. Bunu engellemek için basit bir yöntem. Elinizi sizi gıdıklayanın elinin üzerine koyunuz. Bu beyninize beklentinizi düzenleyen bir sinyal yollayarak sizin gıdıklanmanızı engelleyeceği ifade ediliyor.
Gıdıklanmanın Açıklaması
Neden gıdıklanıyoruz? Gıdıklanma ile ilgili internetten elde edilen tüm verileri ortaya koyalım ve bu verileri analiz edelim.
1- Gıdıklanma, ürperme ve gülerek kaçınma tepkisi ile başlıyor. (Gülme tepkisi analizi zorlaştırsa da ürperme ve kaçınma tepkisi aslında gıdıklanmanın istenmeyen bir durumun habercisi olduğunu gösterebilir.)
2- Gıdıklama ile kan basıncı artar, nabız ve kalp atışı hızlanır, beynin uyanıklığı fazlalaşır. (“Savaş ya da kaç” talimatı ile sempatik sinir sisteminin uyarıldığı anlamına geliyor.)
3- İnsanların en çok gıdıklandıkları yerler, ayak altı, avuç içi ve koltuk altı gibi bölgeler olarak bilinmektedir. (Yakın kuzenlerimiz şempanze, bonobo ve gorillerin gıdıklanma potansiyeli yüksek kılsız olan bölgeleri avuç içleri ve ayak altlarıdır. Bu durumda gıdıklanmanın evrimsel geçmişi çok eskilere gidiyor olmalı.
Apokrin ter bezlerinin bulunduğu koltukaltı bölge hassas olduğu için gıdıklanma potansiyeli yüksek olabilir. Apokrin bezlerin yer aldığı diğer bölge erojen bölge. Lümpenlerin erojen bölgeye yaptığı “cücük hareketi” ürperti veriyor, tıpkı gıdıklanmada olduğu gibi.)
4- Gıdıklanma dış uyarıcılardan gelebiliyor, kendi kendimizi gıdıklayamıyoruz. (Tehlikenin kendimizden değil, dışarıdan geldiğine delalet edebilir.)
5- Antik çağda Japonlar “kusuguri-zeme” adını verdikleri gıdıklama yönetmiyle insanları öldürüyorlardı. (Gıdıklanma ile ilgili olumlu ön-yargılarımızı gözden geçirmemiz gerekebilir.)
İlk maddedeki gıdıklanmaya verilen gülme tepkisi çözüme kavuşursa, gıdıklanma ile ilgili sis perdesi de kalkabilir. Çünkü diğer veriler gıdıklanmanın aslında tehlike çanları anlamına geldiğini işaret ediyor.
Gülmek üzerine Ramachandran’ın “Yanlış Alarm” Teorisi ile üzüntüyü(yas) yansıtan 5 aşamalı Kübler Ross Modelini birleştirelim. Ramachandran’a göre gülmek, tehlike yok mesajını olabildiğince kısa şekilde verebilmetir.
Bebeklerin yukarı atılıp tutulduğunda gülmeleri, bunun tehlikeli olmadığını anlamaları sebebiyledir. Gizlenip “Ciiiiiiiiii” yapıldığında da gülüyorlar, tehlike yok manasında. Elisabeth Kubler Ross’un geliştirdiği, şoka verilen 5 aşamalı tepki: 1)İnkar 2)Öfke 3)Pazarlık 4)Depresyon 5)Kabullenme şeklinde ilerliyor.
Ramachandran’ın tehlike yok anlamındaki gülme reaksiyonu, Kubler Ross’un şoka karşı kabullenememe(inkar) reaksiyonu olarak vücut buluyor olmalı.
Sonuç
Özetle, gıdıklanmaya karşı verilen gülme tepkisi aslında ilk şokun kabullenilememesi reaksiyonu olmalı. Tıpkı öleceği haberini alan kişinin, bunu inkar etmek adına, tehlike yok mesajı taşıyan gülme reaksiyonu vermesi gibi. Yani evrimsel olarak gıdıklanma, yazımızın ilk kısmında belirttiği gibi, yılan, akrep ve tarantula benzeri zararlılara karşı verilen ilk şok tepkisi olmalıdır.
Neden gıdıklanıyoruz? hakkında bilgiler verdik. Anksiyete Nedir? Anksiyete ile Yaşamak konusunda bilgi almak için linke tıklayınız.